“Oğul; din işlerini her şeyden evvel ele alıp, yürütmek gayret ve esâsını daima göz önünde bulundur ve bu esası sakın gevşekliğe uğratma. Çünkü bir farzın yerine getirilmesini sağlamak, din ve devletin kuvvetlenmesine sebep olur.
Din gayretine sahip olmayan, sefâhata düşkün olan, tecrübe edilmemiş kimselere devlet işlerini verme. Zîra, yaradanından korkmayan bir kimse, yarattıklarından da çekinmez.
Zulümden ve hangisi olursa olsun bid’atden yani İslam’a aykırı şeylerden son derece uzak dur. Seni zulüm ve bit’ate teşvik edip sürükleyenleri, devletinden uzaklaştır ki, bunlar seni yıkılışa sürüklemesinler.
Allahü Teâlâ’nın rızası için, devlet hizmetinde ömrünü tüketen sadık devlet adamlarını daima gözet. Böyle kıymetli kimselerin vefatından sonra, aile efradını koru. İhtiyacı olanların da ihtiyaçlarını karşıla. Tebaandan hiç kimsenin malına mülküne dokunma. Hak sahiplerine hakkını ver. Layık olanlara ihsan ve ikramlarda bulundu ve ailelerini de gözet. Özellikle devletin ruhu mesabesinde olan ve en büyük dayanağı bulunan asker taifesini güzelce idare edip rahatlarını temin eyle.
Devletin bedeninde kuvvet mesafesinde olan hakiki alimler; ve fazilet sahiplerini, edip ve yazarları, sanat erbabını gözetip koru. Onlar hürmet, ikram ve ihsanda bulundu.
Bir ülkede, olgun bir alimin, bir arifin, bir velinin bulunduğunu duyarsan, uygun ve layık bir usül ve ifade ile onu memlekete getirt. Onlara her türlü imkanı tanıyarak ülkene yerleştir ki, hükumetin süresince alim ve arifler, bilginler, memleketinde çoğalsın. Din ve devlet işleri nizama oturup ilerlesin.
Sakın, orduya ve zenginliğe mağrur olma. Hakiki alim ve ariflere, bilgilnere hürmet edip, sarayında onlara yer ver…”
Kaynak: Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi Cilt 6, S. 4-5