İklim değişikliği nedeniyle 2030 yılından sonra su fakiri ülkeler arasında yer alacağımız öngörülüyor. Bu bağlamda, modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması için üreticilere verilen teşviklerin ve kredilerin acilen artırılması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, bu konuda acil önlemler alınması çağrısında bulundu. Bayraktar, açıklamalarına şöyle devam etti:
“Birleşmiş Milletler öncülüğünde her yıl farklı bir temayla kutlanan Dünya Su Günü’nün bu yılki teması ‘Buzulların Korunması’ olarak belirlenmiştir.” Su, yeryüzünde yaşayan insanların yaşamları için olduğu kadar gelecekteki nesiller için de koruması gereken kıt bir kaynaktır. Suyun gelecek nesillere zarar görmeden aktarılması, hem bir gereklilik hem de gelecekteki nesillerin temel hakkıdır. Bu nedenle, su kaynaklarının geliştirilmesinde temel yaklaşım çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik olmalıdır.
Tarımsal Su Kullanımı
Dünyada en fazla su, tarım sektöründe kullanılmaktadır. Nüfus artışına paralel olarak gıda ihtiyacı da artmakta, bu durum tarımsal su ihtiyacını da beraberinde getirmektedir. Evsel ve sanayi sektörlerinde de talebin artmasıyla su rekabeti oluşmaktadır. İklim değişikliğinin etkisi her geçen gün daha da hissedilirken, sınırlı su kaynaklarımızın tüm sektörlerde çevreyle uyumlu bir şekilde etkin kullanılması gerekmektedir. Ülkemizde teknik ve ekonomik açıdan sulanabilir arazi miktarı 8,5 milyon hektardır. Gelişen teknoloji ve ekonomik koşullar doğrultusunda bu alanın önümüzdeki yıllarda 10,5 milyon hektara çıkması beklenmektedir. Mevcut durumda ülkemiz genelinde brüt 7,2 milyon hektar alan sulamaya açılmıştır. Sulama randımanı yüzde 52, sulama oranı ise yüzde 69 seviyesindedir. Geride kalan 1,3 milyon hektarın sulamaya açılması ve sulama oranının artırılması büyük önem taşımaktadır. Gerekli sulama tesislerinin bir an önce inşa edilmesi, gıda ihtiyacının karşılanmasının yanı sıra tarımda çalışan nüfusun yaşam standartlarının yükseltilmesi açısından da kritik öneme sahiptir.
Su Potansiyeli ve Kullanım
Ülkemizin yer altı ve yüzey sularıyla birlikte yılda toplam 112 milyar metreküp tüketilebilir su potansiyeli bulunmaktadır. Bu potansiyelin yüzde 77’si, yani 44 milyar metreküpü tarımsal sulama için kullanılmakta, yıllık toplamda ise 57 milyar metreküp su tüketilmektedir. Geriye kalan yüzde 23’lük kısım sanayi ve içme-kullanma suyu için değerlendirilmektedir. Ayrıca, ekonomik olarak sulanabilir tarım arazisinin artmasıyla birlikte ilave olarak 2 milyon hektar tarım arazisine sulama altyapısı götürülmesine ihtiyaç duyulacağı öngörülmektedir. Bu durum, mevcut su kaynaklarımızı daha tasarruflu kullanmamız gerektiğini ortaya koymaktadır.
İklim Değişikliğinin Etkileri
İklim değişikliği, yağış rejiminde değişikliğe, doğal afetlere, sıcaklık artışına ve kuraklığa neden olmaktadır. Bu değişimlerin su kaynakları üzerindeki etkileri, miktar ve kalite bakımından yeterli suya erişimin zorlaşmasına yol açmaktadır. Ülkemiz, Akdeniz Havzası’nda yer aldığı için iklim değişikliğinden en fazla etkilenen ülkeler arasında bulunmaktadır. Nüfus artışıyla birlikte 1308 metreküp olan kişi başı su kullanım potansiyeli, yıllar itibariyle azalmaktadır. 2030 yılına kadar beklenen iklim değişikliği nedeniyle bu potansiyelin 1000 metreküpün altına düşmesi, su fakiri olmamıza neden olabilir. Gerekli tedbirler alınmazsa, 2030 yılından sonra bitkisel ve hayvansal üretimin sürdürülebilirliği konusunda ciddi sıkıntılar yaşayabiliriz. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerini doğrudan en fazla hisseden sektör tarım sektörüdür. Ekim-dikim ve hasat tarihlerinde kaymalara, ürün kalitesine ve verimliliğe etki eden bu durum, çiftçilerimizin kar oranını da azaltmaktadır.
Su Koruma ve Tasarruf
Suyun kamu malı olduğu gerçeğinden hareketle korunması ve tasarrufuna azami riayet edilmesi olmazsa olmazdır. Başta İç Anadolu Bölgesi olmak üzere, Ege ve Çukurova bölgeleri gibi birçok bölgemizde sulama suyu sorunu yaşanmaktadır. Sulama Birlikleri, barajların yeterince dolu olmaması nedeniyle sulama rotasyon programlarında değişiklikler yaparak önlem almaya çalışmaktadır. Bu durumun en son örneğini Aydın ve Denizli’de Valilik kararlarında ve Sulama Birliklerinin çiftçilerimize yapmış olduğu bildirimlerde görmekteyiz. Alınan kararla tarım arazilerinin yüzde 50’sine su verilecektir. Ancak bu kararlar, ekim-dikim öncesinde çiftçilerimize duyurulmalı ve çiftçilerimiz bu karara göre planlama yapmalıdır. Üretim planlamasına göre Çiftçi Kayıt Sistemi’nde mısır, pamuk gibi su tüketimi fazla olan ürün ekeceğini bildiren çiftçilerimiz hazırlıklarını buna göre yapmıştır. Su verilmemesi halinde çiftçilerimiz bu durumdan ciddi zarar görecektir. Özellikle pamukta son birkaç yıldır umduğu fiyatı bulamayan çiftçilerimizin zararı daha da artacaktır. Bu durumda zarar gören çiftçilerimizin banka borçları ertelenmeli ve zararın telafisi için ilave destekler sağlanmalıdır.
Su Kullanım Hizmet Bedeli
Tarımsal sulamada su kısıtlamaları, çiftçilerimizin gelirini azaltmaktadır. Bu durum, tarımsal üretimde desteklerin artırılmasıyla telafi edilebilir. İklim değişikliğine bağlı olarak sıcaklıkların artması, bitkilerin su ihtiyacını artırmaktadır. Hem su ihtiyacının artması hem de sulama ücretlerindeki yüzde 100’lere varan oranlardaki artış, tarımsal üretimde sulu tarımı cazip olmaktan çıkarmaktadır. Tarımsal üretimde sürdürülebilirliği sağlamak için elinden gelenin fazlasını yapan çiftçilerimiz, girdi maliyetlerinin yüksekliği karşısında düşük bir kar oranıyla geçimlerini sürdürmektedir. 2023 yılında olduğu gibi, bu yılda tarımsal sulama amaçlı su kullanım hizmet bedeli yüzde 50 indirimle desteklenmeli ve çiftçilerimizin maliyet kalemi düşürülmelidir.
Modern Sulama Sistemleri ve Teşvikler
Dünya nüfusu her yıl Türkiye nüfusu kadar, yani ortalama yüzde 1,1 oranında artmaktadır. Dolayısıyla tarımsal üretim de artmak zorundadır. Bu artış, tarımda sürdürülebilirliği sağlamak açısından en az kaynak ve girdi tüketimiyle, düşük maliyetlerle ve doğaya en az zarar vererek gerçekleştirilmelidir. Bunun için geleneksel üretim tekniklerinden uzaklaşarak modern üretim teknolojilerine geçilmeli ve bunlara uygun araçlar kullanılmalıdır. Bitkide verim kaybına ve toprakta tuzlanmaya neden olan geleneksel sulama yöntemlerini terk etmeliyiz. Bu tür sulamalar, hem sulama maliyetini artırmakta hem de fayda sağlamamaktadır. Ancak artan maliyetler karşısında çiftçilerimizin ekonomik zorluk çekmesi, modern sulama sistemlerine geçişini de zorlaştırmaktadır. Çiftçilerimize su tasarrufu sağlayan modern sulama sistemlerine geçişin teşvik edilmesi ve kredilerin acilen artırılması gerekmektedir. Çiftçilerimizin modern sulama yöntemlerini etkin kullanmalarını sağlamak için tüm imkânlarımızı seferber etmeliyiz. Stratejik bir meta haline gelen su, özellikle tarımsal sulamada tasarrufa gidilmesi gereken bir kaynaktır. Konya Ovası Projesi, Güneydoğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi ve Doğu Anadolu Projesi gibi projeler bir an önce tamamlanmalıdır. Ayrıca, eski ve atıl vaziyette olan kanal ve kanaletlerin yenilerek sulama randımanı ve oranının artırılması büyük önem taşımaktadır.”