1. Haberler
  2. Akyazı Belediyesi
  3. FAZLA ŞEKER VÜCUTTA ZEHİRDİR

FAZLA ŞEKER VÜCUTTA ZEHİRDİR

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

FAZLA ŞEKER VÜCUTTA ZEHİRDİR

Şeker Hastalığı (Diyabet)

Enerji kaynağı olarak alınan şekerin, vücut tarafından kullanılamaması nedeniyle kanda birikmesi durumuna halk dilinde şeker hastalığı, tıp dilinde ise diabetes mellitus yada diyabet hastalığı ismi verilir.

Diyabet tüm dünyada ve ülkemizde giderek büyüyen bir sağlık sorunudur. Türkiye’de yapılan çalışmaların sonuçlarına göre Türkiye’de diyabet sıklığı 12 yılda % 90 artmıştır ve 6,5 milyon şeker hastasının olduğu tahmin edilmektedir. Sıklığı yaşla birlikte artar. Ayrıca her geçen gün diyabete bağlı hastalık ve ölüm oranı da artmaktadır

vd-027.jpg

Şeker Hastalığının Belirtileri Nelerdir?

Çok sık idrara çıkma, çok fazla susama,

Bulanık görme,

İştahın açılması ve fazla yemek yeme

Çok yemek yemeye rağmen zayıflama halsizlik,

Beklenmedik kilo kaybı,

Acıkma hissi, iştahın açılması ve fazla yemek yeme

Tatlıya düşkünlük

Mide bulantısı, kusma,

Nefes kokusu,

Sık idrar yolu enfeksiyonu,

Adetten kesilme,

Kuru ve kaşıntılı deri,

Yaraların geç iyileşmesi,

El ayalarında ve ayak altların da yanma,

Ayaklarda uyuşma karıncalanma,

Sinirlilik hali.

Şeker Hastalığının Vücuttaki Zararları Nelerdir?

Şeker hastalığı,  koroner arter hastalığı, kalp krizi ve inme riskini 2-4 kat artırır.

Şeker hastalarını %60-75’i koroner arter hastalığı ve inme nedeniyle kaybedilmektedir.

Şeker hastalarında ayak ülserleri ve sonucunda amputasyonlar sık görülür. Dünyada her 30 saniyede bir, diyabetik ayak ülseri nedeniyle bir hastanın ayağının kesildiği tahmin edilmektedir.

Şeker hastalığı körlüğe neden olan ilk üç hastalık içinde yer almaktadır.

Şeker hastalığı en önemli kronik böbrek yetersizliği nedenlerindendir. Diyaliz ünitelerinde tedavi gören hastaların %50’si diyabetlidir.

Uzun sureli şeker hastalığı  sinirlerde  tahribe yol açar. En sık görülen belirtiler ayaklarda uyuşma, yanma, karıncalanma, ağrı ve güçsüzlüktür.

Şeker Hastalığının Tipleri

Şeker hastalığının ‘tip 1 diyabet’ ve ‘tip 2′ diyabet olarak adlandırılan, iki ana tipi vardır.

Tip 1 şeker hastalığı

Tip 1 diyabet herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir ama en çok çocuklarda, onlu yaşlardakilerde ve genç yetişkinlerde görülür. Bu tip şeker hastalığında vücut ya çok az insülin üretir ya da hiç üretmez. Yeterli insülin hormonu olmayınca şeker hücrelere gidemez ve kanda birikir. Hastanın günlük insülin iğnesi yapması gerekir.İnsülin bir ilaç değil, hormondur.

Tip 1 diyabetin kesin nedeni bilinmemektedir. Daha çok bir bağışıklık sistemi hastalığı olduğu düşünülür.. Aile geçmişinde varsa, genetik olarak aynı aile bireyleri arasında görülebilir.

Tip 2 şeker hastalığı

Bu tip şeker hastalığında sorun, insülinin eksikliğinden ziyade insülinin etki gösterememesidir. İnsülinin bağlanma yerinde sorun vardır ya da bağlanma yeri sayısı azdır. Tip 2 diyabette karaciğer, yağ doku ve kas hücreleri insüline doğru şekilde karşılık veremez. Buna ‘insülin direnci‘ denir. Sonuç olarak yine kan şekeri hücrelerde depolanamamış olur ve kanda birikmeye başlar. Kan şekerinin bu şekilde yükselmesine ‘hiperglisemi‘ denir. Tip 1’e oranla çok daha fazla görülen bu hastalık yetişkinlerde görülür. Başlama yaşı genelde 40’tan büyüktür. Bu nedenle erişkin tipi diyabet de denir. Hastaların çoğu şişmandır.

Gebelik şekeri (gestasyonel diyabet)

Normalde şeker hastası olmayan kadınlarda, ilk kez hamilelik sırasında ortaya çıkan veya teşhis edilen şeker hastalığıdır. Hamilelik hormonları insülin hormonunun görevini yapmasını engelleyebilir. Kan şekeri değerleri doktor gözetiminde kontrol altına alınmalıdır. Hamileler kan şekerini düzenlemek için hap kullanamazlar ancak insülin kullanabilirler. Gebelik sonrasında çoğu kadının kan şekeri değeri normale döner ancak yine de tedbirli olmakta ve kontrolleri sürdürmekte fayda vardır. Hamilelik şekeri ortaya çıkan kadınların pek çoğunda, doğumdan sonra 5 ila 10 yıl içerisinde şeker hastalığı ortaya çıktığı görülmüştür.

Şeker Hastalığı Kimlerde Daha Çok Görülür?

Ailesinde şeker hastası olanlarda,

Fazla kilolularda,

Hızlı yemek yiyenler, çabuk acıkanlarda,

Yüksek tansiyonu olanlarda,

Kandaki yağ miktarı fazla olanlarda,

Hareketsiz bir yaşam tarzı sürenlerde,

Yaş ilerledikçe hastalık riski artar.

Bütün bu faktörlerle birlikte yağları vücudun bel bölgesinde toplananlar (şişman olmasalar bile) bel çevresi erkekte 102 cm.’i  kadında 88 cm.’i geçenler risk altındadır.

Tanı Nasıl Konur?

İdrarda şeker bulunması: Sağlıklı bir kişide idrarla şeker kaybı fark edilemeyecek düzeyde iken şeker hastalarında bu miktar fazladır ve hastalığın şiddetine göre değişir.

Açlık kan şekeri düzeyi: Bu düzey normalde 126 mg/dl nin altında olmalıdır. Bunun üzerindeki değerler şeker hastalığında tanı konulması için önemlidir. Bununla birlikte günün herhangi bir zamanında yapılan şeker ölçümü 200 mg/dl nin üzerinde ise kişi şeker hastasıdır.

Glukoz tolerans testi (GTT): Bu test şeker hastalığı teşhisi konmasında çok önemlidir. Kişi aç iken vücut ağırlığının kg’ı başına 1 gr şeker verilir. Şeker hastası olmayan bir kişi için sonraki 2 saat içinde kan şekeri değeri ortalama 90 mg/dl’den, 120-140 mg/dl’ye kadar çıkar ve sonra normalin altına döner. Fakat şeker hastası olan birinde zaten açlık kan şekeri 110 mg/dl nin üzerinde olduğundan bu test uygulandığında çok daha fazla artış gösterir, ancak 4-6 saat sonra düşer, ama ilk düzeyinin altına inmez.

Soluğun aseton kokması: Şeker hastalarının soluk verme sırasında nefesleri aseton şeklinde kokar. Çünkü aseton nefes verirken buharlaşır.

Şeker Hastalığından Korunmak İçin Aşağıdaki Tedbirler Alınmalıdır

Boya uygun vücut ağırlığı hedeflenmeli ve bu ağırlığın korunmasına çalışılmalıdır.

Yeterli ve dengeli beslenmeli, günde en az  beş porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir.

Günlük enerjinin %25-30′ u yağlardan sağlanmalıdır.

Şeker gibi basit karbonhidratlar günlük enerjinin ≤%10′ unu aşmamalı, basit karbonhidratlar

yerine kuru baklagiller, tam tahıl ürünleri tercih edilmelidir.

Günlük alınan tuz miktarı 5 g’ı aşmamalıdır.

Fiziksel olarak aktif olunmalıdır. Haftanın en az 5 günü, düzenli olarak en az 30 dakika orta yoğunlukta aktivite (örneğin tempolu yürüme egzersizleri) yapılmalıdır. Kilo kaybı sağlanması için daha fazla fiziksel aktivite yapılması gereklidir.

Sigara kullanılmamalı ve alkol tüketiminden kaçınılmalıdır.

Günümüzde Tip 1 diyabetin önlenmesini sağlayabilecek etkin bir yöntem mevcut değildir.

Diyabetin komplikasyonlarından korunmak için erken tanı şarttır.

Tedavi

Diyabetin risk faktörleri arasında, fiziksel aktivitenin azlığı ve şişmanlık önemli yer tutar. Bu nedenle tüm diyabetliler ve hatta diyabet riski taşıyan bireyler yaşları, fizik kapasiteleri ve eşlik eden sağlık sorunları da göz önünde bulundurularak düzenli egzersiz programları uygulamalıdırlar.

Diyabet tanısı alan her bireye yaşına, kilosuna, fiziksel aktivitesine uygun bir beslenme programı uygulanmaktadır. Her diyabetliye konusunda uzman bir diyetisyen tarafından diyabetik diyet detaylı olarak anlatılmalı, mümkün olduğunca hastanın beslenme alışkanlığına yakın bir program düzenlenmelidir.

Diyabet tedavisinde egzersiz ve diyet tedavisine rağmen kan şekeri hala yüksek seyrediyorsa şeker düşürücü hapların kullanılması gerekir. Farklı etkileri ve kullanım şekilleri bulunan çeşitli şeker düşürücü ilaçlardan uygun olanı diyabetliyi takip eden doktor tarafından seçilerek tedaviye eklenir. İlaç tedavisinde diyabetlinin dikkat etmesi gereken hususlar; ilaçların zamanında ve doktorun uygun gördüğü dozda kullanılmasına özen göstermektir.

Tip 1 diyabet tedavisinde şeker düşürücü hapların yeri yoktur tedaviye direkt insülin verilerek başlanır. Tip 2 diyabet tedavisinde kan şekeri regülasyonu diyet-egzersiz ve şeker düşürücü haplarla sağlanmıyorsa insülin tedavisi gerekir.

Şeker seviyeleri ilaçla ya da egzersiz ile kontrol altına alınamayan hastalar ise ameliyat olabilirler.

FAZLA ŞEKER VÜCUTTA ZEHİRDİR
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir