Öylesine yazı…
Bir göl kenarında,sazlıktan yapılma iskelenin en dayanıksız yerine oturmuş,yürüdükçe sallanan ve gıcırdayan yerinde,uçuşan birbirine yabancı binlerce kuşları seyrederken,hayatım film şeridi gibi geçiyor gözümün önünden…ve ara sıra film kopuyor düşüncelerim gibi en zayıf yerinden…gölün etrafında kümelenmiş dikenlikler gibi,içine girdikçe kafam karışıyor,yürüdükçe canım yanıyor ve çıkmak istedikçe daha da kayboluyorum ufacık bir alanda…Hiçbir şiirim kafiyeli değil ve uğraştıkça düzeltmeye,anlamsızlaşan bir yazı gibiyim.Kopuk ve karışık…Her yer yağmurlu ve toprak soğuk ama ben yanıyorum…Gitsem ve uçsuz bucaksız yağmur ormanlarına da kaybolsam diyorum…
Günahları yıkayan gözyaşlarıdır,dedi birisi,sicim gibi yağan yağmur gibi gözyaşı dökmek istiyorum…o zaman dedim kendi kendime;eğer ağlamayı becerebilseydim,yaprakların üzerinden düşen yağmur çiselerine bile bu kadar özenip,bu kadar sevmezdim herhalde…Gitsem diyorum,alıp başımı gitsem;kuşlarda uçup gitti zaten…
Yıllardır tanıdığım insanlar içinde,yabancı biri gibi sığıntı ve yalnız hissederken kendimi,yere düşen herhangi bir cismin sesini duyacak kadar kulak vermiş ve soyutlamış gibiyim bu alemden kendimi…ve kendi kendimi susturup yüreğimdeki feryadı duysunlar istiyorum ben konuşmadan…konuşursam üzerim diyorum ve üzmemek için üzüyorum kendimi…ayrılsam diyorum kalabalıktan,dağlara da kar yağmış zaten…
Yüreğindeki sevdaları ve beynindeki dertleri sırtlanmış,taşımaktan yorulmuş bedenlerin ezildiği insanlar geliyor aklıma…Ben herkes uyurken kendimden korkuyorum,sessizliğimden ve de sizsizliğimden…çığlık çığlığa bağırıyorum da karabasan basmış gibi sesim çıkmıyorcasına hani…uyumak istiyorum uzun uzun,topraklar da yumuşak yatak gibi olmuşken hazır…
Yanlış şehirde doğup,doğru yolda yürümek isterken,yanlış sokağa girip tekrar geri dönmeden ileride bir çıkış vardır umuduyla yola devam edip geçte olsa gitsem diyorum.gidilmesi gereken mekanlara…yollarda bozulmuşken geri dönmeye gerek yok kabilinden…
Hayatta var olup ta,bize anlamsız gelen şeyler gibi hayretler içinde kalırken,başa gelen bir olgu gibi dururken gerçekler karşımda;kaçış yok yaşaman lazım yaşaman gerekenleri,kader yani diyerek avutuyorum kendimi…ve kaderim tecelli etsin artık diyorum…yakıp,yıkıp,fırtınalar estirip dağıtsam diyorum her yeri…ve güneş tersinden doğmaya hazır gibi hissettirmişken aleme kendini…
Öyle yani…
Hasan Engin Eroğlu