Allah’ın lütfuyla anne karnına düşen insanoğlu,yeme içme,sıcak soğuk derdi olmadan, dokuz ay süren rahatlığı ,dünyaya gözlerini açtığında bittiğinden ve dünyanın nasıl bir yer olduğunu bilmediğinden,doğar doğmaz ağlamaya başlar…
Dünya’ya geldikten sonra yaşadığı o kadar acılar,sıkıntılar,dertler olduğu halde ve çok az mutlu olmasına rağmen,ötelerde ne olduğunu bilmediği için,buraları bırakıp ölmek istemez… Ne garip değil mi?
Allah yarattığı her kula bir görev yüklemiştir.Hatta beğenmediğimiz (ki öyle bir hakkımız da yok )insanların aslında bu alemde yapacağı,eksikliği tamamlayıcı ya da azaltıcı,dengeleyici bir çok özelliği vardır.Hiç kimse boşuna yaratılmamıştır yani.Çoğu kimse de,bu aleme niye geldiğini bilmeden yaşayıp göçüp gitmiştir ya,neyse…
Kimimiz kaderi yanlış anlayıp,tevekkülü oturup beklemek bilip rüzgarın önünde sürüklenen yaprak misali,hayatın akışına bırakmışızdır kendimizi öylece.Kimimiz de dünyadaki küçük dağları kendinin yarattığını,tüm insanlığın ve olayların kendi ekseni etrafında döndüğünü ve hatta hiç ölmeyeceği müjdesi verildiğini zanneder de aşırı elde etme hırsı ve tamahıyla yakıp yıkar ortalığı…
Halbuki Allah; iyiliği,güzelliği,adaleti,yakınları görüp gözetmeyi,kötülükten ve fenalıktan uzaklaşmayı,okumayı, emretmiştir…Yeri göğü bu ikisin arasındaki her şeyi ve tüm alemleri kendisinin yarattığını,o dilemedikçe hiçbir şeyin olamayacağını,her şeyi gördüğünü ve bildiğini,cennetin ve cehennemin sahibi olduğunu,sahip olunacak şeylerin kendi ukdesinde olduğunu ve dilediğine vereceğini açıkça bildirmiştir.Zulmedenlerden ve fesad kimselerden hoşlanmadığını,dedikodu yapıp insaların arasını açanları,ayıpları araştıranları,kibirlenenleri ve yalan söyleyenleri sevmediğini ve bunları yapanlar için elem verici bir ceza vereceğini yüce kitabında beyan etmiştir. Yani her şey açıktır. Yapabileceklerimiz ve sahip olacaklarımız sınırlı ve sürelidir…Gücün ve kudretin tek sahibi Allah’tır…
Bizlere düşen sadece;kendimize yüklenen programın ve görevin farkında olup iman ve ahlak esasları içersinde hayatımıza yön verip iyi bir insan,iyi bir kul olma yolunda,dünyalık kazanımları hayat tarzımız olarak belirlemeden,kimseye zarar vermeden,tüm insanlık adına hayırlı ve yararlı işler yaparak,baki kalan bu kubbede bir hoş sada bırakmaktır…
Süreli olan ömürde kederler varsa ve nasılsa ölüm olacaksa sonunda;yaşayacağımız güzel anları ve mutlulukları göz ardı etmeden,sahip olduklarımızın kıymetini bilerek,kimseyi kıskanmadan,çekiştirmeden,bizden başkalarının da yaşadığını ve bazı şeylere hakkı olduğunu unutmadan ve onları da yok saymadan yaşamalıyız…
Bu dünyada yaşayan hiç kimsenin işleri tam olarak yolunda değildir dostlar…Muhakkak bir şeyleri eksiktir.Sende var olan şey onda yoktur,onda var olan şey sende yoktur.Eksikliği tamamlama uğruna yapılan ihtiras ve kazanma duygusu, insanı hep hata yapmaya zorlamıştır…Yani;var olana şükür ve kanaat kalmamıştır. Çekilen sıkıntılar ve huzursuzluklar hep bu sebepledir…
…ve bu geçici hayat için,ne kendimizi ne de başka kimseyi kırmaya ve üzmeye gerek yok yani
Sağlık ve huzur içerisinde kalın…
Doğru dersin Engin abim. Çok doğru dersin