Bugünkü basından seçme köşe yazımız Habervaktim köşe yazarı Mehmet Şevket Eygiye Ait.Buyrun okuyalım istifade edelim.
ŞU İslam hizmetkârının emellerine bakınız:
1- Şahane bir malikânesi olacak, önünde yüzme havuzu.
2- Yine şahane bir yazlık…
3- Şahane sıra dışı pahalı ve lüks bir otomobil…
4- Karısının çocuklarının otomobilleri de şahane.
5- Saadethanesindeki mobilyalar şahane.
6- Gardroptaki elbiseler şahane.
7- Evdeki sofra şahane, dışarıda yerse şahane.
8- Yolculuklar şahane.
9- Konaklama yedi yıldızlı otelde şahane.
10- Umreye giderse umre şahane.
11- Çok güzel şahane bir karısı olacak… İleride ikincisi, üçüncüsü olacak… Hepsi şahane…
12- Çocukları dünya güzeli pek sevimli olacak ve en pahalı okullarda okuyacak.
13- Aylık geliri en az yüz bin lira olacak, serveti dudak uçuklatacak.
14- Şanı olacak, şerefi olacak, ünü olacak, alkışı tantanası bol olacak… Cartı curtu zartı zurtu olacak.
Bu adam hem dünyada krallar gibi yaşayacak, hem de İslam’a hizmet edecek.
Tövbe tövbe tövbe!.. Yahu böyle hizmet olur mu?
Hizmette en büyük örnek ve model Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemdir. Hadis ve siyer kitapları onun nasıl hizmet ettiğini anlatıyor.
Mütevazı bir hayat sürmüş… Doyasıya yemek yememiş… Nice zamanlar aç kalmış… Eline ne geçerse dağıtmış, infak etmiş…
Hizmet ateşten bir gömlektir.
Tarih boyunca gelip geçmiş gerçek ve muhlis (ihlaslı) hizmetkârlara bakalım. Çok çileler çekmişler, kimisi zindanlarda sürünmüş, işkencelere uğramış, kimisi idam edilerek şehid olmuş. Aç kalmışlar, açıkta kalmışlar, itilmişler kakılmışlar, ezilmişler. Lakin hizmetten asla dönmemişler.
Mutezile mezhebi fanatiği zalim Abbasî halifesi, İmam Ahmed ibn Hanbel’i, Kur’an mahlûktur demediği için zindana atmış, kırbaçlatmış, o yine mahlûktur dememiş.
Büyük fıkıhçı İmam Serahsî’yi zindana atmışlar.
Yakın tarihimizdeki gerçek hizmetkârların neler çektiğini lütfen okuyun, öğrenin.
Masum çocuklara din ve Kur’an dersi veren hizmetkâr hocaları yakaladıkları zaman zincire vuruyorlardı.
Şeyh Abdülhakim Arvasî 1943’te Ankara’da sürgünde öldü.
Bediüzzaman çile üstüne çile çekti.
Şeyh Silistreli Süleyman Efendiye Afyon’da işkence edilirken, bayıldığında başına soğuk su döküyorlar, ayılınca eziyete devam ediyorlardı.
İskilipli Âtıf Efendi bir sabah Ankara’da Ulus civarında asılmıştı.
Erbilli Esad Efendiyi zincire vurup ahir ömründe iki büklüm Menemen’e götürmüşler, hastahanede şehid etmişlerdi.
Nice ulemayı, fukahayı, meşayihi idam etmişler, sürmüşler, zindanlarda çürütmüşlerdi.
Resulullah efendimiz ne buyurmuş? “Belanın en şiddetlisi nebilere, sonra derece derece…”
Hizmet çileyle, bela ve sıkıntılara sabırla olur.
İki türlü hizmetkâr vardır:
Resulullahın yolunda gerçekten ihlasla hizmet eden, çile çekenler.
Bir de hizmet perdesi ardında dünya nimetleri, lüks, tantana, rahat, bol para, mal, servet, şöhret-i kâzibe devşiren sahtekârlar, münafıklar, erâzil ve esafil.
Bu satırları, ben ileride çok hizmet etmek istiyorum edebiyatı yapan bir genç için kaleme aldım.
Çocuk, seni uyarıyorum: Sakın sahtekârların, münafıkların, fasık ve facirlerin, kezzabların, mürailerin hizmet yolunu seçme, belanı bulursun.
Allah sana Efendimiz Seyyidimiz müncimiz Resulullahın yolunda hizmet nasip ve müyesser etsin.
O yolda muhlisen lillah şehid edilirsen en büyük nimete ve rütbeye nail olursun.